Başımızdaki Kara Bulutlar: Depresyon nedir?
Depresyon Nedir?
Depresyon olarak da bilinen major depresif bozukluk, uzun süren acizlik hissi ve gelecek hakkında cesaretsizlik olarak tarif edilebilir. Bu rahatsızlığa sahip bireylerin öz saygıları düşüktür ve bir işe yaramadıkları hakkında çok güçlü fikirleri vardır. Daha önce hoşlarına giden aktiviteleri yapmak için takatleri de yoktur. Yapmak zorunda oldukları şeyleri çok zor yaparlar. Bu şeyler gündelik işler dahi olsa, onlara zaman zaman imkansız olarak gözükebilir. Sosyal açıdan kendilerini dışlanmış hissederler. Önemli işler için dikkatlerini toplayamazlar, karar vermekte zorlanırlar.
Duygu durumlarındaki bu düşüklük hayatlarının her yönüne yansımaya başlar. Depresyonun bazı fiziksel belirtileri de vardır. Örneğin uyuşukluk, sürekli yorgunluk hali gibi. Depresyon hastalarının kilolarında değişiklik olur, ya aşırı kilo alırlar ya da aşırı kilo kaybederler. Uykuları da düzenli değildir. Çok fazla uyuyor ya da hiç uyuyamıyor olabilirler.
Depresyon Belirtileri nelerdir?
Depresyonun fiziksel belirtileri, batılı kültürlerde çoğu zaman görmezden gelinir. Çünkü bu kültürlerde depresyon, duygu durumundaki değişikliklerle tanımlanır. Bireylerin duyguları ya da neler hissettikleriyle ilgili konuşmalarının çok da hoş karşılanmayan doğulu kültürlerde ise, depresyonun fiziksel belirtileri ön plandadır. Bu belirtiler; yavaş hareket etmek veya konuşmak, kabızlık, açıklanamayan ağrılar ve acılar, enerji eksikliği, düşük cinsel dürtü (libido kaybı) ve adet döngüsündeki değişiklikler. Depresyonda olan bir bireyin kültürel geçmişi düşünüldüğünde hiçbir belirtinin atlanmaması bu açıdan önemlidir.
İnsanların ruhsal sağlık kurumlarına başvurmalarının birinci sebebi, depresyon ya da depresyona ait belirtilerdir. Dünya üzerindeki erkeklerin onda biri, kadınların da onda ikisinin hayatlarında en az 1 kere depresyonun belirtileri ile uyuşan bir rahatsızlık geçirdikleri tahmin edilmektedir. Bir araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin üçte biri gibi büyük bir bölümünde bu rahatsızlığı deneyimlemişlerdir.İnsanların ruhsal sağlık kurumlarına başvurmalarının birinci sebebi, depresyon ya da depresyona ait belirtilerdir. Dünya üzerindeki erkeklerin onda biri, kadınların da onda ikisinin hayatlarında en az 1 kere depresyonun belirtileri ile uyuşan bir rahatsızlık geçirdikleri tahmin edilmektedir. Bir araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin üçte biri gibi büyük bir bölümünde bu rahatsızlığı deneyimlemişlerdir.
Depresyona Sebep Olan Faktörler Nelerdir?
Depresyona sebep olan faktörlerden bahsedecek olursak, bunları 3 kategoriye ayırmak doğru olacaktır. Biyolojik faktörler, psikolojik faktörler ve sosyo kültürel faktörler.
Öncelikle, aileler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar, depresyonun genetik bir kökeni olduğunu işaret eder. Fonksiyonel görüntüleme kullanılan araştırmalar depresyonun pre-frontal yani alın bölgesinde azalan aktivasyonu göstermektedir. Bu durum teşhis yapılmış bireylerin, karar vermede ve aksiyon almada neden zorlandıklarını açıklar. Araştırmacılar depresyonun beynin ödül merkezinde de düşük aktiviteye sebep olduğunu bulmuşlar ve böylece hastaların daha önce yapmaktan zevk aldıkları şeylerden artık neden zevk almadıklarını konusuna da açıklık getirmişlerdir.
Eko Anksiyete nedir? Nasıl başa çıkılır?
Eko Anksiyete
Eko anksiyete nedir? bu anksiyete ile nasıl başa çıkarız? Her geçen gün çeşitli yerlerde başlayan durdurulamayan ve hızla büyüyen yangınları takip ediyoruz. Binlerce ağaç yok olurken, sayısız hayvan zarar gördü. Keşke bitmiş olduğunu söyleyebilsek ama gün geçmiyor ki yeni bir yangın çıkmasın. Tam yangınlar azaldı diyoruz, bir bakıyoruz ki bu sefer bir sel felaketi ile karşı karşıyayız. Üstelik bütün dünyada görüyoruz bunu. Toplumun, elinden geleni yaparak seferber olduğu görüntüleri görmek mümkün. El birliği ile herkes bu felaketi kontrol altına almaya çalışıyor. Yaşananları gözlemledikçe bu felaketler insanların daha da dikkatini çekmeye başladı. İnsanlar fiziksel ihtiyaç listelerini paylaşıyorlar, ancak bir o kadar da psikolojik olarak desteklenmeye ihtiyaçları var. Bu nedenle hayatımıza giren yeni bir kavrama daha yakından bakmamız gerekiyor, eko-anksiyete.
Ekolojik kaygı da denen bu durum, APA tarafından, çevresel kıyamet korkusu olarak tanımlanıyor. 2020 tarihli bir makalede ise bu durum, iklim değişikliği ile ilgili olumsuz duygusal tepkiler olarak ele alınıyor. İklime karşı olan devinimler de denebilir. İklim değişikliğine karşı karamsar ve olumsuz duyguların genç yetişkinlerde daha yüksek olduğunu da gözlemleyen bir araştırmaydı bu, yani gençler bu konuda daha kaygılılar. Buna benzer bir endişe hali herkese tanıdık gelecektir. 18 – 34 yaş arası bireylerin %48’i bu konuda yüksek stres bildirmiştir. Sadece ülkemizde değil, dünyada da yaşanan felaketlerin artışı, küresel ısınma gibi konular hepimizi endişelendiriyor zaten. Son yaşananlarla da birlikte bu kaygıları yönetebilmemiz için önce afet psikolojisini tanımamız gerekiyor. İnsan eliyle veya doğal olarak çıkmış olması farketmeksizin kişi, hayatını tehdit eden stres verici bir olayla karşılaştığında travma yaşayabilir. Hatta olaylara medyada tanık olan kişiler dahi bu olaylardan etkilenip travmatize olabilir. Travmatik olay sonrasında olayın gerçekleşme anıyla birlikte insanların kahramanca tepki verdiğini görüyoruz. Herkesin seferber olduğu, adrenalinin çok yüksek olduğu o dönemlerdir bunlar.
Afet bitiminde ise devam eden bu yardımlaşma dönemi, güzel hissiyatlar yaratabilir. Bunun sebebi de kurtulmuş olmanın verdiği rahatlamadır. fakat akabinde gelen ara dönemin bu denli keyifli olduğunu söylemek pek de mümkün değil. Bu dönemde yardımların azalması hatta konunun kapanması durumları oluşur, travmaya maruz kalmış kişilerin tam da bu dönemde yalnız hissetmeye başladığını görebiliriz, hem fiziksel hem duygusal olarak. Bundan dolayı bu sonraki dönemlerde insanların, özellikle afetzedelerin psikolojik yardıma daha da ihtiyaç duyması olasıdır. Kişilerin iyileşme evresine girmeden önce sosyal destek aldıklarından emin olmak, yalnız hissettirmemek önemlidir. Zira insanların sadece yaşadıkları yerleri değil, anıları, yılları ve hayalleri de evleri ile birlikte kayboluyor.
Bununla birlikte az önce de bahsettiğim gibi, bu yangın sadece bireyleri değil, kitleleri ve diğer tüm canlıları etkileyen bir durum haline gelir. Böyle durumlarda yardım etmek isteyen insanların da bir miktar baskı ve strese maruz kalması mümkündür. Başka bir bölgede çıkan orman yangını ve sel gibi felaketler için toplanan yardımlar buna örnek oluşturabilir. Yardım eden insanlar, felaket haberini aldıktan kısa bir süre sonra bu baskıyı hissedebilir. Bu baskı, ilk elden yardım edememenin de vermiş olduğu pişmanlık, ya da üzüntü gibi bazı duyguları temelinde barındırabilir. Bu üstlerindeki baskı hem afetzedelerin hem de destek olamaya çalışanların psikolojilerini olumsuz etkiler.
Uyku sorunu, zihinde sürekli aynı konu ve düşüncelerin oluşması, kızgınlık, dikkat dağınıklığı ya da tedirginlik/ürkeklik bu sürecin doğal sonuçlarındandır. Son dönemlerde yaşanan ve medyada görülen bu olaylara zihnin bir tepkisidir bu. Harekete geçmek bu durumlarda kişiye iyi gelecektir. Birlik olmak da bu iyileşme sürecine pozitif anlamda destek olacaktır. bu süreçte güvende hissetmek çok önemlidir. Bu sebeple egzersiz yapmak, kişilere büyük ölçüde güvende ve rahat hissettirecektir.
Eko Anksiyete ile nasıl başa çıkılır ?
- Herhangi bir yere oturun ve gözlerinizi kapatın.
- Her nefeste havanın bedeninizdeki akışını takip edin.
- Sadece nefesinizin bedeninize girişini ve bedeninizdeki dağılımını, akabinde ise çıkışını takip edin.
Her nefeste bu ana daha da yerleşiyorsunuz. Şimdi gözünüzün önünde sizden yavaşça büyük, belki rol model aldığınız bir dostunuzu canlandırın, önemsediğiniz sözüne güvendiğiniz biri olmalı. Size doğru geliyor ve şimdi size şu cümleleri kuruyor:
- “Güvende olmanı diliyorum. olabildiğince sağlıklı olmanı diliyorum. Huzurlu ve mutlu olmanı diliyorum. Kolay bir hayat diliyorum.”
Şimdi gözünüzün önünde sizin değer verdiğiniz birini, belki eşinizi, ailenizden birini, çok yakın bir arkadaşınızı, belki de evcil bir hayvanınızı canlandırabilirsiniz. Şimdi onun karşısına geçin ve ona şu cümleleri kurun.
- “Güvende olmanı diliyorum. olabildiğince sağlıklı olmanı diliyorum. Huzurlu ve mutlu olmanı diliyorum. Kolay bir hayat diliyorum.”
Şimdi ise, gözünüzün önünde bu süreçte, son dönemde, çeşitli afetler nedeniyle zorlanan insanları ve diğer canlıları getirin ve onlara şu dileklerde bulunun.
- “Güvende olmanı diliyorum. olabildiğince sağlıklı olmanı diliyorum. Huzurlu ve mutlu olmanı diliyorum. Kolay bir hayat diliyorum.”
Bu egzersiz sizi kısa bir süre de olsa rahatlatacaktır.